Azar Amin Maalouf, Yapı Kredi Kültür Sen temelt’ın çevrim içi düzenlemiş olduğu söyleşiye konuk oldu. Maalouf, konuşmasında “Yazdıklarım da dünyada gördüklerimi aktarma şeklim. Bazen geçmiş, kimi zaman uzak geçmiş hakkında oluyor. Bazen de gelecekte ne gördüğüm, hayal ettiklerim hakkında oluyor. Bazen denemelerle dünyanın nasıl ve ne durumda olduğunu, işlerin nasıl yürüyüp yürümediğini açıklamaya çalışmaktayım. Yani tüm hayatımı bunu yapmaya adadım. Özetle ben buyum” diye konuştu.
Moderatörlüğünü ekonomist- yazar Ufuk Tarhan’ın üslendiği etkinlik, Yapı Kredi Kültür Sen temelt’ın YouTube hesabından canlı yayınlandı.
Maalouf, söyleşide yeni çıkan romanı “Empedokles’in Dostları”nı, kitabın yazılış sürecini, neden bu kez geleceğe yöneldiğini ve dünyadaki problemlere ilişkin görüşlerini anlattı.
Okuyucularıyla bir araya gelmekten dolayı mutlu olduğunu dile getiren Maalouf, “Artık şartlar gereği ekran aracılığı ile buluşuyoruz. Ama hiç sorun değil, bir araya gelip özgürce konuşabiliyoruz. Bu ekran aracılığı ile sizlerle buluşmak benim için çok büyük bir keyif.” diye konuştu.
“BENİM TUTKUM DÜNYAYI İZLEMEK”
Maalouf, kitabındaki iki en temel karakterin bir adada yalnız başından geçenleri belirterek, “Buna rağmen bu iki karakter birbirleriyle pek konuşmuyorlar. Sonra bir şey oluyor. Başta, ne olduğunu tam bilmiyoruz. Ana karakter Alec’in tuttuğu günlük ken temellıyla ağır ağır keşfediyoruz.” dedi.
Çocukluğundan bu yen temel tek bir tutkusu olduğunu söyleyen Maalouf, şunları kaydetti:
“Benim tutkum dünyayı izlemek, anlamaya çalışmak ve sonra da gördüklerimi ve anladıklarımı açıklamaya çalışmak. Yaptığım her şeyin bu kapsama girdiğini söyleyebilirim. İnsanların maceraları beni etkiliyor. Dünyada olup bitenler kimi zaman endişe edici, kimi zaman muhteşem, kimi zaman de üzücü ama olanları izlemek daima etkileyici. Dünyayı izlemeye, haberleri dinlemeye, her yerde olup biteni takip etmeye belki 60 sene önce başladım ve tıpkı çocukluğumda olduğu gibi bugün de büyüleyici buluyorum. Ben buyum esasında. Yazdıklarım da dünyada gördüklerimi aktarma şeklim. Bazen geçmiş, kimi zaman uzak geçmiş hakkında oluyor. Bazen de gelecekte ne gördüğüm, hayal ettiklerim hakkında oluyor. Bazen denemelerle dünyanın nasıl ve ne durumda olduğunu, işlerin nasıl yürüyüp yürümediğini açıklamaya çalışmaktayım. Yani tüm hayatımı bunu yapmaya adadım. Özetle ben buyum.”
Maalouf, 72 sene önce Lübnan’da doğduğunu ve 27 yaşında Fransa’ya taşındığını anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Lübnan’da gazeteci olarak çalışıyordum. Babam da gazeteciydi. Fransa’ya taşınınca da gazeteciliğe devam ettim. Ama bir noktada seçim yapmam gerekti. Bir ekonomi dergisinin yöneticiliğini yaparken bir taraftan da Afrikalı Leo’yu yazıyordum. Seçim yapmalıydım. Çünkü iki işi de aynı anda ve iyi bir biçimde yapamazdım. Ben de tüm zamanımı edebiyata adamaya karar verdim. Günümüze dönersek, şimdi Paris’teki dairemdeyim. Geçtiğimiz 10-12 ay boyunca hep burda, dairemdeydim. Özellikle de bir sürü kitapla çevrili olan bu odadaydım. Çalışmaya çalışmaktayım. Açıkçası, etrafımda olan tüm bu olaylar beni endişelendiriyor. Geçtiğimiz senede pandemi yüzünden maalesef pek çok arkadaşımı kaybettim. Mesleki açıdan bakarsak, çalışma şeklimi pek değiştirmedim. Çünkü vaktimi yine yazarak, okuyarak ya da dünyanın dört bir yanında ne olup bittiğini öğrenmeye çalışarak geçirdim. Bu dönemde belki mevcut krize daha fazla odaklandım ama pandemi yüzünden hayatım değişmedi.”
Daha çok tarihsel romanlarıyla tanınan ve Türkiye’de geniş bir okur kitlesine sahip Amin Maalouf’un yeni romanı “Empedokles’in Dostları”, Yapı Kredi Yayınları’ndan okurlarla buluştu.